Can Yücel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Can Yücel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2015 Pazar

Can Yücel Biyografi

21 Ağustos 1926’da İstanbul’da doğdu. Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Ali Yücel’in oğlu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü ve İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Uzun süre Fransa’da Paris ve İngiltere’de yaşadı. Yurda dönüp 1953’te Kore Savaşı’na katılan Türk birliğinde askerliğini tamamladı. Tekrar İngiltere’ye gitti. Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı.

1963’te Türkiye’ye döndükten sonra Marmaris’te bir süre turist rehberi olarak çalıştı. Ardından İstanbul’a yerleşti. Bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. 12 Mart döneminde Che Guevara’nın “Gerilla Harbi” ile “İnsan ve Sosyalizm” kitaplarının çevirisi nedeniyle 15 yıl hapis cezasına mahkum edildi.

1974 affıyla özgürlüğüne kavuştu. İstanbul’da Vatan, Demokrat, Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Önce İzmir’e oradan da Muğla’nın Datça ilçesine taşındı.
12 Ağustos 1999’da yaşamını yitirdi. 
Edebiyata şiirle başladı. Çeşitli dergilerde yayınlanan şiirlerini 1950’de basılan ilk şiir kitabı “Yazma”da topladı. Bu kitabın ardından uzun süre biçim arayışlarıyla uğraştı. İlk şiirlerinde uyaklı söyleyiş, coşkulu anlatım, geleceğe umut ve güvenle bakış belirgin özelliklerdi.

1973’te basılan ikinci şiir kitabı “Sevgi Duvarı”nda imge-sözcük-anlam üçlüsünün birbiriyle dengelendiği insan-doğa ilişkilerini konu alan şiirleri dikkat çekti. Kara mizah öğeleri taşıyan siyasal içerikli bazı şiirlerinde tarihsel ve günlük olayları iç içe işledi.

1974’te çıkan üçüncü kitabı “Bir Siyasinin Şiirleri”, önceki dönemlerin bileşkesiydi. Bu 
şiirlerde cezaevinden dışarıya dönük gözlemlerini, izlenimlerini, duygu ve düşüncelerini politik kiliğini de sorgulayarak yansıttı. Hiciv gücü ve sözcük oyunlarıyla eriştiği dil ustalığı, geniş kültürüyle beslenen şiirini yeni boyutlara ulaştırdı. Halk ağzı, türküleri ve deyişlerinden de yararlandı. Şiirin yanısıra tiyatro oyunları da çevirdi.

12 Eylül sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla “Rengahenk” adlı kitabı toplatıldı.

Kaynak: E
debiyatögretmeni.net
Devamını Oku

8 Temmuz 2011 Cuma

Can Yücel (Her Şey Sende Gizli)

Her Şey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın 
Kanatların çırpındığı kadar hafif.. 
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Can Yücel 

Devamını Oku

Can Yücel (Buluşmak Üzere)

Buluşmak Üzere

Diyelim yağmura tutuldun bir gün  
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek  
Öbür yanda güneş kendi keyfinde  
Ne de olsa yaz yağmuru  
Pırıl pırıl düşüyor damlalar  
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın  
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına  
İşte o evin kapısında bulacaksın beni  

Diyelim için çekti bir sabah vakti  
Erkenceden denize gireyim dedin  
Kulaç attıkça sen  
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan  
Ege denizi bu efendi deniz  
Seslenmiyor  
Derken bi de dibe dalayım diyorsun  
İçine doğdu belki de  
İşte çil çil koşuşan balıklar  
Lapinalar gümüşler var ya  
Eylim eylim salınan yosunlar  
Onların arasında bulacaksın beni  

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya  
Çakmak çakmak gözleri  
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı  
Herkes orda sen de ordasın  
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından  
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim  
Özgürlüğe mutluluğa doğru  
Her işin başında sevgi diyor  
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili  
Bi de başını çeviriyorsun ki  
Yanında ben varım


Can Yücel 
Devamını Oku

Can Yücel (Bağlanmayacaksın)

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
                   korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
                      olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...




Can Yücel
Devamını Oku

Can Yücel (Akis)

Akis

Sen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme...
Dudaklarım öpüşmekten mosmor...
Bir putum sanki ilahilerle
Denize fırlatılmış
Ve bir deniz yağıyor üstüme
Bakma sen sevgili Teodorakis
Açgözlü güvercinlerin didiştiklerine!
Avluların o en çakırkeyiflisine
Mısır daneleri gibi serpilmişler ama
Mısır danesi değil ki bu adalar
Ne de biz güverciniz...

Sekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden
Çıplak ayaklarımızın su sesleriyle
Birbirimize
Ve kendimize
Bilakis

Sen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme


Can Yücel
Devamını Oku

Can Yücel (Akdeniz Yaraşıyor Sana)

Akdeniz Yaraşıyor Sana

Akdeniz yaraşıyor sana 
       Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun 
       Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında 
Hiç dinmiyor motorların gürültüsü 
Köpekler havlıyor uzaktan 
Demin bir çocuk ağladı 
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine 
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir 
Denizi tokmaklıyor balıkçılar 
      Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak 
      O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği 

Hayatta yattık dün gece 
Üstümüzde meltem 
Kekik kokuyor ellerim hala 
Senle yatmadım sanki 
Dağları dolaştım 

Ben senden öğrendim deniz yazmayı 
Elimden düşmüyor mavi kalem 
Bir tirandil çıkar gibi sefere 
Okula gidiyor öğretmenim 
Ben de ardından açılıyorum 
Bir poyraz çizip deftere 
Bir ada var sırf ebabil 
Dönüyor dönüyor başımda 
Senle yaşadığım günler 
Gümüş bir çevre oldu ömrüm 
Değince güneşine 

Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını 
Gözlerim kamaşınca senden 
Ölüm belki sularından kaçırdığım 
O loş suda yıkanmaktır 
Durdukça yosundan yeşil 
Kulaç attıkça mavi 

Ben düzde sanırdım yıkıntım 
Örenim alkolik asarım 
Mutun doruğundaymışım meğer 

Senle çıkınca anladım 
Eski Yunan atları var hani 
Yeleleri bükümlü 
Gün inerken de öyle 
Ağaçtan izdüşümleriyle 
Yürüyor Balan tepeleri 
Yürüyor bölük bölük can 
Toplu bir güzelliğe doğru 

Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize




Can Yücel



Devamını Oku